Hala her sabah “Bugün ne giysem” diye uzun uzun dolabınızın önünde vakit geçiyor musunuz? O çok dolu dolabınızdan giydiniz kıyafetlerle bir türlü kendinizi mutlu edemiyor musunuz? O halde Kapsül Gardırop ve Proje 333 akımı size ilaç gibi gelecektir.
Tüketim merkezli ortamlarda bulunmak giyim kuşama, dekorasyona, aksesuarlara olan merakı arttırıyor. Bu noktada tüketim çılgınlığı için bir çok bahane üretiliyor; Canım sıkkın, keyfim yerinde, maaşımı yeni aldım, tatil için, indirim zamanı gibi. Bize bunlarla mutluluk vaat eden sistem karşılığında ruhumuzu ve yaşam alanlarımızı faydasız şeyler ile doldurarak bizleri nesnelerin esiri haline getiriyor. Bundan nasibini en çok alanda kıyafet dolaplarımız oluyor.
1940’lı yıllarda Amerikan yayınlarında adı geçen Kapsül Gardırop terimi, 1970’lerde Londra’daki bir butik işletmecisi olan Susie Foux tarafından yeniden canlandırıldı. Foux’a göre Kapsül Dolap: modası geçmeyen pantolon, etek, ceket, kaban gibi klasik parçalardan oluşan koleksiyona sezonluk birkaç parça kıyafetin dahil edilmesiyle çoğalan bir koleksiyondur.
Daha sonra 1985 yılında Anna Karan iş kadınları için “7 Easy Pieces” koleksiyonunu duyurdu. Eline dergi alıp kapsül gardırop hakkında yazıları okuyan herkes “Demek ki az kıyafetlede mükemmel görünebilirim.” diye düşünmeye başladı.
Bugünse giderek artan sade yaşam ve minimalism akımının etkisiyle bir çok insan hayatlarında oldukça fazla yer kaplayan eşyalardan, kıyafetlerden ve aksesuarlardan kurtulmaya çalışıyor. Kıyafet dolaplarını 50 veya daha az sayıdaki giysilerle doldurarak kendilerine kapsül dolaplar oluşturmaya çalışıyorlar.
Kapsül dolap uygulaması sayesinde;
Kapsül dolap oluşturmak için öncelikle ne tür kıyafetlere daha çok ihtiyacınız olduğunu, ne tarz kıyafetler ile rahat ettiğinizi ayrıcı hangi renk ve dokudaki kumaşlardan hoşlandığınızı belirlemeniz gerekir. İsterseniz bu aşamada ilkbahar-yaz ve sonbahar-kış olmak üzere iki farklı kapsül dolapta hazırlayabilirsiniz.
Daha sonra kıyafetleriniz için bir kaç ana renk belirlemeniz gerekir. (Kontrast renkler aksesuar, şal, takı ve çanta için tercih etmeniz daha doğru olabilir.)
Ardından her zaman garanti sayılabilecek, giydiğinizde hemen hemen her şey ile uyum sağlayacak kilit parçalar edinin. ( Beyaz bir gömlek veya beyaz tişört gibi.)
Tüm bu kuralları belirledikten sonra kıyafet dolabınızda bir çalışma yaparak kendi kurallarınız çerçevesinde eşyalarınızı sadeleştirebilirsiniz. Unutmayın ki dolabınızdan 50’den fazla parça olması minimal dolap amacına ters düşmektedir.
Yeni kıyafet alırken veya dolabınızdan kıyafetlerinizi sadeleştirme esnasında deri ile doğrudan temas ettiğinde sağlığı riske atan Polyester, Akrilik ve Polyamid gibi petrol atığından üretilmiş kıyafetleri elemeyi ihmal etmeyin. Yeni alışverişlerinizde de Keten, Pamuk, Yün, maddesi kayın ağacından üretilen doğal bir lif olan Viskoz ya da Lyocell gibi sağlıklı kumaşlardan üretilmiş kıyafetleri tercih edin.
Proje 333 yukarıda gördüğünüz kitabın yazarı olan Courtney Carver tarafından oluşturulmuş bir kapsül dolap projesidir. Carver 3 aylık bir süre içerisinde 33 veya daha az parça kıyafet ile kapsül dolap oluşturmayı hedeflemiş. Ve kendi blogunda bu projeyi yayınlamıştır. Blogunu takip edenler tarafından oldukça desteklenmiş ve pek çok katılımcıya ulaşmıştır. Ardından dünya çapında da bi ün kazanmıştır.
Proje 333 sizden öncelikle bütün dolabınızı boşaltmanızı ardından sadece 33 parça kıyafetinizi dolaba yerleştirerek bir kapsül dolap oluşturmanızı öneriyor. Carver bu sayının içerisine ev içinde kullandığınız kıyafetler, çoraplar, pijamalar, spor kıyafetleri ve her zaman taktığımız evlilik yüzüğü gibi ayrıntıları eklememiştir.
Az sayıda kıyafet ile yaşama düşüncesi özellikle 50’nin altına düşme düşüncesi insanları korkutabiliyor. Sıradan gözükme endişesi, güzel giyinememe endişesi pek çok kişiyi “Hayır bu sayıya inemem ve yapamam” diye düşündürüyor. Fakat çok başarı elde etmiş dünyaca ünlü tanınan insanları takip ettiğinizde Facebook kurucusu Mark Zuckerberg ya da Apple kurucusu Steve Jobs’ın sürekli aynı giysileri giydiğini bu sayede vakitten tasarruf ettiklerini biliyoruz.
Unutmayın eğer toplum içerisine çıktığımızda kendimizle ilgili anlatacağımız bir başarı hikayemiz yoksa veya işimizle ilgili yaptığımız insanlara fayda sağlayan güzel eylemler içerisinde değilsek, yani aktarabileceğimiz bir şeyimiz yoksa elimizde kalan sadece kocaman bir hiç olacaktır. Bu nedenle yapamam düşüncesini tüketim çılgınlığının pençesinden kurtulmak için aklınızdan çıkarmanız gerekmektedir.
Umarım içeriğimiz daha azdan daha çok yapmak isteyenler için faydalı olmuştur. Ayrıca “Etkili Zaman Yönetimi İçin Kullanılan Pomodoro Tekniği” hakkında bilgi almak içinde blog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Etiketler: